UNAIDS, Birleşmiş Milletler’in HIV/AIDS konusunda uzmanlaşmış organı, dünyada 9,4 milyondan fazla insanın HIV durumunu bilmediğini tahmin ediyor. Bunun temelde iki nedeni var: ilki anonim ve ücretsiz test hizmeti veren laboratuvarlara erişimin kısıtlı olması ya da olmaması; ikincisi testin pozitif çıkacağı korkusuyla test yaptırmaktan kaçınmak. Bunlara, Türkiye gibi ülkelerde toplumsal cinsiyet örüntülerinden temellenen “bana bir şey olmaz” algısı/yanılsaması da eklenebilir.
Oysa Türkiye’de bir şeyler oluyor. Dünya genelinde düşme trendi gözlenmesine rağmen Türkiye, yeni vakaların “en hızlı arttığı” ülkelerden biri. Ülkede son on yılda HIV vakalarında %465 artış kaydedildi. Üstelik yeni tanı alanların %49’u, 25-49 yaş aralığındaki genç insanlar. Bu veriler, bize HIV enfeksiyonunun yakın gelecekte de önemli bir halk sağlığı sorunu olmaya devam edeceğini gösteriyor.
Bu veriler bize başka bir şey daha gösteriyor: bu zamana kadar yaptıklarımızdan daha fazlasını yapmamız gerektiğini. Öncelikle, HIV’in “artık korkulacak bir enfeksiyon olmadığını” her fırsatta yinelememiz gerekiyor. Geçen yıl 21.000’den fazla kişi ile yürütülen bir araştırma, katılımcıların %77.3’ünün HIV/AIDS ile ilgili “hiçbir bilgisi” olmadığını ortaya koymuştu. Hiç bilginin olmaması kötü ama yanlış bilgi çok daha kötü. HIV ile ilgili korkunun üretilmesinde sorun, bulaş yollarının yanlış bilinmesinden kaynaklanıyor. Bu nedenle, TTB Halk Sağlığı Kolu olarak HIV’in hangi yollar ile bulaşmadığını hatırlatmakta yarar görüyoruz. HIV;
HIV ile yaşayan insanlar ile tokalaşmak, öpüşmek, kucaklaşmak veya onlara sarılmak; kısaca herhangi bir sosyal temas ile BULAŞMAZ,
HIV ile yaşayan insanlarla aynı okulda okumak, aynı işyerinde çalışmak, aynı yerde yemek yemek, aynı havuzda/denizde yüzmek, aynı tuvaleti/banyoyu kullanmak; kısaca hava, su, gıda veya doğrudan temas yolu ile BULAŞMAZ,
Sinek veya böceklerden BULAŞMAZ.
HIV, korunmasız (kondomsuz) cinsel ilişki, test yapılmamış kan, doku ve organ nakilleri, damar-içi ortak kullanılan şırıngalar ve kesici/delici alet yaralanmaları ile bulaşır. Bir başka bulaş yolu da anneden-bebeğe bulaştır ki, doğru tedavi ile bu bulaş yüzde yüz engellenebilmektedir.
HIV’den korkmaya gerek yoktur. Bugünkü tedavi seçenekleri, kişinin yaşama kalitesini etkilemeden, genelde günde tek bir ilaç alarak sağlıklı yaşamasını mümkün kılmaktadır. Dolayısıyla bugün HIV ile yaşamak, diyabet veya hipertansiyon gibi bir kronik hastalık ile yaşamaktan farklı değildir. Elbette öncelik riskli davranışlardan kaçınmak, dolayısıyla korunmadır. Ancak şüpheli bir durum var ise test yaptırmak ve HIV durumunu bilmek kritiktir. Test sonucu HIV (+) ise tedaviye bir an önce başlamak ve düzenli tedavi alarak viral yükün baskılanmasını sağlamak temel anahtardır. Unutmayınız ki, gerek test ve tanı hizmetleri, gerekse tedavi hizmetleri ülke genelinde yaygın ve ücretsizdir. Ayrıca bu konu özelinde destek ve danışmanlık hizmeti veren sivil toplum kuruluşlarına ulaşmak da mümkündür.
Bilmek, korkularımızla baş etmenin en kısa yolu. Bu kısa yol, uzun ve sağlıklı bir yaşama açılıyor üstelik…